Onkolojide klasik tedavi yöntemleri kemoterapi, radyoterapi ve cerrahi operasyondur. Bazı kanser çeşitlerinde bu yöntemlerden bir tanesi yeterli olabilirken bazılarında bu yöntemlerin bir kısmını ya da tümünü aynı zamanda ya da belli bir sırayla kullanmak gerekebilir.
Girişimsel radyolojik yöntemler, özellikle 2000’li yıllardan sonra kanser tedavisinde de önemi gittikçe artan bir rol üstlenmişlerdir. Kanserde uygulandıkları için “girişimsel onkoloji” olarak da adlandırılan bu yöntemler, ciltten iğne ile girip tümörleri tahrip etme (ablasyon) ve atardamardan yapılan girişimler (transarteryel tedaviler) olarak iki gruba ayrılabilir. Girişimsel onkolojik yöntemler, tıpkı radyoterapi ve cerrahi gibi, vücudun tümüne etkili değil belli bir bölgesine etkili (lokal-rejyonal) olan tedavilerdir, bu yüzden bazı hastalarda bu tedavilere alternatif olarak kullanılırlar. Ancak, kanser tedavisi uzun süre devam eden bir süreç olduğundan, bir çok hastada girişimsel onkolojik yöntemleri kendi aralarında ya da cerrahi, kemoterapi ve radyoterapi gibi klasik yöntemlerle birlikte kullanmak gerekli olmaktadır.
Son yıllarda, kanserlerin çoğunda aslında alt grupların olduğu, eskiden tümü aynı zannedilen ve hep aynı şekilde tedavi verilen bu grupların gerçekte birbirinden farklı olduğu ve farklı tedavi yöntemlerine duyarlı olabildikleri anlaşılmıştır. Bu alt gruplar, biyopsi örneklerinden yapılan bazı histopatolojik, genetik ve reseptör tahlilleriyle birbirinden ayrılabilir ve hangi grubun hangi tedavi yöntemine daha duyarlı olduğu anlaşılabilir. Bunun haricinde, yaş, cinsiyet, kalp ve akciğer hastalıkları gibi hastaya özgü bazı faktörler de uygulanacak tedavi yöntemini değiştirmemizi gerektirebilir. Bütün bu gelişmeler, kanserde eskiden uygulanan klasik konsepti değiştirmiş ve günümüzde “kişiye özel kanser tedavisi” yaklaşımını yerleştirmiştir.
Sonuç olarak, kanser tedavisi eskiye göre çok daha farklı ve karışık bir şekil almıştır. Bir yandan kanser hastalarının birçok alt gruba ayrılması, tanı ve tedavi yaklaşımlarının hızlı bir biçimde değişmesi, kanser hastalarının eskiye göre daha uzun yaşaması ve bu süreçte daha önce pek görülmeyen problemlerin görülmeye başlanması kanser hastalarının tek bir doktor tarafından yönetilmesini olanaksız duruma getirmiştir. Günümüzde, modern onkoloji merkezlerinde, onkologlar, cerrahlar, radyoterapistler, nükleer tıp ve radyoloji uzmanları, girişimsel radyologlar ve diğer ilgili hekimlerden oluşan bir kanser ekibi (tumor board) mevcuttur ve hangi hastaya hangi aşamada hangi tedavi yönteminin uygulanması gerektiğine bu hekim grubu tarafından karar verilmektedir.